
“Neredesin? Sabahtan bu yana sana ulaşmaya çalışıyoruz. Çok merak ettik. Hayırdır bir şey mi oldu?”
“Biraz yoruldum ve üşüttüm sanırım Aslı Hanım. Dinlendim, bu arada telefonumun şarjı bitmiş.”
“Banucum sana ulaşamayınca evi aradık annen ile konuştuk. Annen evden sabah çıktığını söyledi.”
“Aaa bakmadı demek ki odama. Siz neden bana ulaşmaya çalıştınız ki bugün Cumartesi?”
“Banu, Yönetim Kurulu’na göndereceğimiz raporu Cuma gece açıklanan sektör rakamları ile göndermemiz gerekiyordu. Hatta akşam çalışacaksın diye dün erken eve gittin ve toplantı birazdan başlayacak. Biliyorsun, Orhan ve senin dışında kimsenin sektör rakamları raporuna erişim yetkisi yok ve Orhan ne yazık ki hastanede tedavi görüyor. Sana ulaşamadığımız için IT’deki arkadaşlar, Ceyda ve Erdem ofise geldi. İlgili kamu otoritelerinden acil durum nedeniyle zar zor Erdem’e süreli yetki alabildik. Biraz önce raporu güncelledik.”
“Ama ben gönderdim dün akşam raporu. Aslı Hanım aşk olsun hiç böyle bir şey yapar mıyım? Gece yarısından sonra bitirdim. Hemen yorumları var mı diye Ceyda ve Orhan’a sizi cc.ye koyarak gönderdim. Böyle bir işi bırakır mıyım, neredeyse sabaha kadar çalıştım. O yüzden zaten yoruldum ve hastalandım sanırım. Hemen bilgisayarımı açıp bakıyorum şimdi. Allah Allah. Çok şaşırdım. Nasıl olur? Gitmemiş sanırım, hay aksi, internet bağlantım gitmiş. Bir haftadan bu yana insan kaynaklarına söylüyorum şirketin eve sağladığı internet paketim ödenmemiş, diye. Yine yaptılar yapacaklarını.”
“Böyle bir zamanda bu kadar kontrol etmeden nasıl rahat olabiliyorsun. Bir değil iki değil kaçıncı bu?”
“Aslı Hanım. Aslı Hanım? Aaa yüzüme kapattı kadın?”
Buna benzer bir diyalogla hiç karşılaştınız mı? İş arkadaşınız ya da çalışanınız ile bir yere kadar dayanıp sonrasında kontrolü elinizden kaçırdığınız oldu mu? Yaşadıysanız çok da dillendirilmeyen akla gelmeyen bir çeşit zorbalık olan pasif tutumla yani pasif-agresif davranışlar sergileyen bir kişi ile karşı karşıyasınız demektir. Bu durumun sadece sizin başınıza gelmediği ile ilgili kendinizi teselli edebilir ya da “Aman canım ne olacak ölüm yok ya ucunda” diyebilirsiniz. Ya varsa? İlk defa II. Dünya Savaşı sırasında askerlerin emir komuta zinciri içerisindeki tutumları nedeniyle iyi huylu itaatsizlik ile karakterize edilen pasif-agresif terimi, 1952 yılında Amerikan Psikiyatri Derneği’nin (American Psychiatric Association – APA) radarına girmiş ve kişilik bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır. APA’nın 1994 yılındaki “Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı” (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) ise yeterli veri olmaması nedeniyle pasif-agresif kişilik bozukluğu yerine, negatif kişilik özellikleri olan bireylerin sergilediği davranışlar olarak nitelendirmiştir.
Özellikle zamana bağlı ya da önemli bir konuda kendisine bağımlı işleri yavaşlatma hatta geciktirme, önemli toplantılara geç kalma, surat asma, alınganlık, toplantılarda kendisiyle ilgili konularda katılımcı olmama, acil durumlarda ulaşılamama gibi yüksek performans odaklı ekiplerde göremeyeceğimiz davranışları yaparak çevrelerine ve hatta yöneticilerine bir şekilde zorbalık ederler.
İş hayatında geçirdiğimiz süre yaşantımızda çokça yer kaplıyor. Nasıl biz sosyal hayatımızın bir gerekliliği olarak duygularımızı, düşüncelerimizi ifade edip davranışlarımızda rahat olmak istiyorsak karşı tarafın da aynı açıklıkta ve samimiyette olmasını bekleriz. Pasif-agresif davranışlara çokça başvuran kişiler ise genelde güven kelimesinin içini boşaltarak anlam yüklerler. Duygu ve düşüncelerini kendine güvenli bir şekilde ifade etmedikleri gibi karşıdakilere güvenme konusunda da uzağa düşerler. Bunun yerine kendi duygu ve düşüncelerini saklar, direkt olarak ifade etme yerine ima eder ya da önemsizleştirirler. Bir ortamda bilgi ve yetki sahibi olduğu kendisinin müdahil olması gereken bir konuda küçücük bir “hayır”, “riskli” “yetişmez” ifadelerini kendilerine saklayıp tartışma içinde mutabık gibi görünürler. Böylece baştan sonu olumsuz olacak bir işe fitili ateşlenmiş bir bombayı gönül rahatlığı ile bırakırlar. Mutabık gibi göründüğü konunun olumsuz sonuçlanmasının ardından kendisini bekleyen iki ödülü vardır. Birincisi çevresine “Ben demiştim…” ile başlayan cümleler kurmanın rahatlığı, diğeri ise muhatabının başının belaya girmesinin, en azından başarısız olmasının verdiği cazibenin dayanılmaz hafifliği.
İş Yerinde Nasıl Davranırlar?
“Sorumluluk sahibi olmak” ile başlayan cümleleri başkaları için bonkör kullansalar da kendileri için kullandıkları cümleler “Herkes işini yapsaydı…” ya da “Ben üzerime düşeni yaptım.” olarak karşımıza çıkar. Bahane ise çoğu zaman,
“Ben O’na söylemiştim…”, “Kendisine daha önce mail atmıştım…”, “Sana not bırakmıştım…”, “Raporun üzerine post-it ile yazmıştım…” cümleleri ile başlar ve son derece iyi tahkim edilmiş bir savunma hattına doğru ilerler. Bu ve buna benzer kalıplar şaşırtıcı bir şekilde pasif-agresifliğin narsisizm ile yakın arkadaşlığı konusunda bize ipuçları verir.
Bir yönetici olarak takdir mekanizmasını sık kullanıyorsanız ekibinizde pasif-agresif özellikler gösteren bir kişinin olup olmadığını kontrol etmenizi tavsiye ederim. Başarılı bir çalışanınızı takdir edeyim derken, koridorda fısıltıyla eleştirilecek, hatası cımbızla aranacak (ki çoğu zaman işle ilgili değildir) yeni bir hedefi pasif-agresifin radarına sokuyorsunuz demektir. Bu kişiler genellikle başkalarının başarısını, kendilerinin başarısızlıklarının altını çizdiği algısıyla kıskançlıkla karşılar ve dillendirilmesini istemezler.
Koridor FM’de ana programda her daim yönetici bulunur. Yöneticinin; aldığı kararların saçmalığı, gereksiz ayrıntılara takılması, başka çalışanlara gösterilen sözde iltimaslar, beceriksiz yaklaşımları ve takip eden nice bölüm sonu gelmez bir şekilde yayınlanır.
Şirket süreçleri, insan kaynakları politikaları, zamlar ve sosyal hakların memnuniyet yaratması bir yana eleştirilmeyen bir yeri kalmaz. Eleştiri konusu olan bu başlıklardan sadece konuyu aydınlığa kavuşturabilecek yetkilinin haberi olmaz.
Zamanında yetiştiremediği işlerde ise savunma mekanizması iş başındadır. Bir anda geç gelen işin bir parçası olabilirsiniz. “Ben senin çabuk istediğini anlamadım/fark etmedim.”, “Keşke acil olduğunu söyleseydin.” gibi ifadeler ile bir anda sorunun yardımcı öznesi olabilirsiniz.
Bu ve bunun gibi sayılabilecek onlarca toksik davranışın yanında savunma mekanizmasının son hattını çaresiz ve ağlamaklı ifadelerle kendine yapılan haksızlıkları ortaya dökmekle oluşturur.
Bunca olumsuzluk yaratırken oldukça sakin ancak iç dünyasında bir o kadar saldırgan düşünceler barındırabilirler. Bunları hayata geçirmek için alternatif kaçış yollarını akıllarında sürekli kurgularlar.
Nasıl Başa Çıkarız?
İster bir yönetici ister pasif-agresif bir ekip arkadaşıyla bir arada olmak zorunda kalan çalışanlar olun öncelikle yolun uzun ve meşakkatli bir süreç olduğunu kabullenmeniz gerekir. Son derece otomatikleşmiş bir şekilde ortaya çıkan pasif-agresiflerin savunma mekanizmaları erken dönemlerden günümüze kadar gelen kalıplaşmış davranışların eseridir. Öncelikle sabırlı olmalı kendi kontrolünüzün kaybolmasına izin vermemelisiniz. Şimdiye kadar hiç karşılaşmadığınız ve beklemeyeceğiniz bir agresif çıkışla karşılaşabilirsiniz. Bu durumu önlemek için öncelikle tekrarlayan olumsuz tutum ve davranışlardan emin olmalı vereceğiniz olası tepkilerinizi de önceden planlamalısınız.
Vereceğiniz talimatlar, tepkiler ya da istekleriniz net ve açık olmalıdır. Bu kişiler için muğlak ifadelerin olduğu talimatlar, şeffaf ve açık olmayan istekler çölde bir vaha gibidir. En önemli beslenme alanı prosedürlerin ve kuralların açık olmadığı, talimatların net verilmediği ortamlardır. Asla muğlak, ima içeren tepkiler vermeyin. En başarılı olduğu alanda onun sahasında oynamaya başlarsınız.
Diyalog içinde konunun ana ekseninden saptığını görürseniz mutlaka ana konuyu referans alarak söylediklerini kendisine tekrar edin ve onayını alın.
Geri bildirimlerinizde kelime seçimlerinize çok dikkat etmek zorundasınız. Keşke, ben olsam, senin pozisyonunda olan diğer kişiler gibi açık olmayan hatta kendisinin suçlandığı izlenimine kapılabileceği kelimeleri kullanmamaya özen gösterin. Hesap sorma şeklindeki “Nasıl bu duruma göz yumarsın?” , “Nasıl yapmazsın?” şeklindeki ifadelerin olumlu anlamda hiçbir ilerlemeye katkı sağlamayacağını bilin. Bu kelimelerin yerine “Bundan sonraki işte…bekliyorum.” gibi çok anlaşılır, açık ve net talimatlar kullanın.
Olayların kişiselleştirilmemesi, prosedürlerin açık ve net olması, şeffaf iletişim, açık talimatlar ve sabır pasif-agresif davranışların en önemli panzehir olduğunu unutmayın.
Kültürü oturmamış performansın öncellenmediği ekipler ile özellikle çiçeği burnunda yöneticilere zorlu anlar yaşatırlar. Bu zorlu anlar bıraktığı olumsuz hatıralar yanında o anki bakış açımızı, konsantrasyonumuzu ve odağımızı bozar. Süresine bağlı olarak çevrenin performansının düşmesine ve ahenkin bozulmasına neden olurlar. İç dengemizi bozan, performansımıza etki eden, ortamın enerjisini düşüren bu tip davranışlara maruz kalan ekipler/yöneticiler bir nevi zorbalıkla karşı karşıyadır. Zamanında dur denmez ve gerekli liderlik müdahaleleri sergilenmez ise ekiplere ve kurumlara artan bir ivmeyle zarar verirler. Çözüm yolları ve tespiti karşılaşabileceğimiz diğer zorbalıklara göre görece kolay olmakla birlikte buna benzer davranışlarla ancak sistemli yapıların kurulması, güçlü yöneticilik sergilenmesi ile baş edebileceğimizi belki de bu kişileri kazanabileceğimizi unutmamalıyız.