
Geçenlerde katıldığım bir zirvede yaptığım sunumun başlığı “Re-Dark Triad” idi. Dark Triad yani Karanlık Üçlü, benim ilgi ve çalışma alanım, “Re” tarafı ise her şeyi tekrar baştan ele almak, zirveyi hazırlayan sivil toplum kuruluşunun yönlendirmesiydi. Zirvede işlenen konu başlıkları ise; insan kaynakları, eğitim, yönetim ve liderlik gibi konulardı. Hâl böyle olunca benim de HBR Türkiye’de yayınlanan ilk üç yazım ile paralel olmak üzere liderliğin karanlık tarafını Re-Dark Triad başlığı altında konuşmamak olmazdı. Çünkü HBR Türkiye’de yayınlanan ilk yazım “Narsisizm Para Getirir mi?”, narsisizm ve liderlik ilişkisini ele alıyordu. İkinci yazım, “İş Dünyasında Kazanmak için Ne Kadar İleri Gidilmeli?” Makyavelist özelliklerin liderlik tarzlarında nasıl etkili olabileceği üzerineydi. Üçüncü yazım, “Liderlikte Karizma ve Psikopati: İş Dünyasında Yanıltıcı İkilikler” ise psikopatların iş hayatında burnumuzun dibinde hatta her şeyimizi emanet ettiğimiz liderler arasında bile olabileceği konusuna işaret ediyordu. Bu bağlamda sunumun teması ile yazılar birbirini tamamladı. Çünkü ilk üç yazıyla paralel olarak bahsettiğimiz konular Karanlık Üçlü’yü meydana getiren özellikler olup bir kesişim kümesi gibi hareket ederler. Bu yazımda sadece “Karanlık Üçlü”nün olumsuz özelliklerine değil, onları mumla aradığımız durumlara da yer vereceğim. Belki de tahmin ettiğimizden daha fazla ihtiyacımız var bu sıralar. Önce başımıza nasıl bela olduklarına bakalım.
Karanlık Üçlü’den Bize Ne?
Karmaşık, dinamik ve bir o kadar zorlayıcı özellikleri bakımından liderlik üzerine çok fazla araştırma ve çalışma yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Konunun bu kadar çetrefilli olması herkesin konu üzerine bir fikri, yaşanmışlığı, hatırası olmasından kaynaklanıyor aslında. Bu araştırmalar ağırlıklı ve olağan olarak liderliğin en idealize durumları, en iyi varyasyonları ve son kertede romantik hâlleri üzerine odaklandı. Hepimiz başkası uğruna canını vermeye hazır olan lider figürleriyle donandık. Etkin liderlerin, “ideal” ve “kutsanan” özellikleri üzerine belki de yapılması gerekenden fazla güzelleme yapıldı. Bu ideal ve ön plana çıkarılan özellikler liderin olumlu, kabullenilen hatta imreneceğimiz özellikleri üzerine odaklandı. Bunun arkasında liderlerin başarılı olmaları gerektiğine olan gizli bir inanç ve iyiyi kolay pazarlamaktan geçen bir kolaycılık olduğunu düşünüyorum. Bu önermeler tabii ki liderlerin olumsuz yönlerini görmezden gelmemize ve bunları düşünmemize engel oluyor. Çünkü lideri toz kondurulmaz ve yaptıklarını dokunulmaz olarak görmeye teşvik ediliyoruz. Buna rağmen farkındayız ki 16. yüzyıl itibariyle liderin kutsiyeti ve göklerle bağlantısı ortadan kalktı. Artık mantığımızla bulabileceğimiz bir gerçek var: Liderler de insandır ve insan olmanın tüm özelliklerini taşırlar. Buna olumlu ya da olumsuz kişilik özellikleri de dâhildir.
Olumsuz kişilik özellikleri liderliğin karanlık yönünü temsil eder ve bunlar Karanlık Üçlü olarak anılır: Narsisizm, Psikopati, Makyavelizm. Arka arkaya üç terimi yazmak bile önde bahsettiğimiz önyargıların harekete geçmesi ve bu alanın gölgede kalmasına sebep olması için yeterli. Yapılan kısıtlı araştırmalar ise bize, liderin başarısızlığının ardında sadece teknik yetersizlik, iş bilmemezlik, sektöre aşina olamamak ve kapasitesizlik değil, aynı zamanda olumsuz kişilik özellikleri olduğunu da söylüyor.
Narsisizm, Psikopati ve Makyavelizm üçlüsünün arasındaki yüksek korelasyon ortaya konduktan sonra bu üçlünün organizasyonlara vereceği zararların üzerinde düşünme şansını elde ettik. Adındaki karanlıktan ve suya sabuna dokunulacak olmasından dolayı sadece sınırlı sayıda araştırmacı bu konuya ilgi duydu. Çünkü satılması ve milyon dolarlık pazarda karşılık bulması neredeyse imkânsızdı. Buna sadece kendine güvenen, bu kişilik özeliklerinin tehlikelerine hazırlıklı olmak cesaretini gösteren patronlar sahip çıkabilirdi, çıktılar.
Karanlık Üçlü, üç ayrı kişilik özelliği veya bozukluğu -ki sadece biri özelliktir diğer ikisi kişilik bozukluğudur- olmakla birlikte liderliğin negatif yönünü temsil eder, yapıları gereği ortak özelikler içerirler ve bir kesişim kümesi gibi hareket ederler. Her şeyimizi emanet ettiğimiz liderlerin, bir yandan da uzak durmak isteyeceğimiz, kol kola gezmek istemeyeceğimiz kişiler olmasını düşünmek sıkılmak için yeterli.
Mevcut araştırmalardan, klinik tespitlerden ve vaka kayıtlarından çok net biliyoruz ki, kişilik bozukluklarını tedavi merkezlerinde, suç kaydı bulunanlarda, cezaevlerinde tespit etmek çok kolaydır. Ancak konu iş hayatında bunları ortaya koymaya geldiğinde ciddi bir sorunla karşılaşırız. Bu soruna rağmen araştırmacılar, üst düzey yöneticilerin tutuklular, ruhsal destek alanlar ve hatta neredeyse akıl hastaları kadar yüksek skorlar alabildiğini ortaya koyan bulgulara ulaştılar. Daha yakın bir araştırmadan örnek verelim: 2017’de akademisyen ve araştırmacı Kountouras orta kademe yöneticilerin, üst kademe yöneticilere göre daha az psikopatoloji gösterdiği yönünde bulgulara ulaştı. Psikopati toplumun sadece yüzde 1’inde görülürken hapishanelerde yüzde 50 ve tepe yöneticilerinde yüzde 5 değerlerinde görülür. Bu şu anlama gelir: Karanlık Üçlü, özeliklerine sahip bireyler azımsayamayacağımız kadar aramızdalar. Sadece kafamızı kaldırıp kapılarında yazan unvanlara bakmamız yeterli. Belki de iş hayatında düşündüğümüzden çok daha fazla yer alıyorlar. Hare’nin bu konuyla ilgili çok güzel bir tanımı var “Tüm psikopatlar hapishanede vakit geçirmez bazıları yönetim kurulunda yer alır.” Bu tanımla toplumda iki ayrı noktada bulunan bu grupların ne kadar birbirine yakın durabileceklerini ortaya koyar. Bu durumun çok şaşılmayacak, yeniden keşfedilmeye ihtiyaç duyulmayacak bir nedeni var. İş dünyamızdaki yüksek ücretli, prestijli ve güçlü liderlik görevleri teorik ve hatta mevcut konjonktürde pratik olarak karanlık davranışlar için bir çekim merkezi oluşturuyor. Gövde gösterisinin, gücü sergilemenin en iyi sahneleri iş hayatında kapalı gişe oynayabiliyor. En azından yasal olanlar bu güçlü, çalım atılabilen, saygı duyulan yönetici seviyelerinde bulunuyor. Bu pozisyonlar Karanlık Üçlü’nün ana beslenme kaynağı olan güç, baskınlık ve prestij kazandırması bakımından gerekli yakıtı sağlıyor. Hatırı sayılır bir şekilde tek tek sorun çıkarma potansiyelleri yüksek olan Karanlık Üçlü kişilik özellikleri veya bozuklukları bir araya geldiğinde ise bizi içinden çıkamayacağımız oldukça güçlü labirentlerin içine sokuyorlar. Kazanımlarımız, alışkanlıklarımız, düzenlerimiz ve hatta kariyerlerimiz tehdit altında olabiliyor. Takipçilerini hayatlarındaki önceliklerini kaybetmekle imtihan edebiliyorlar.
Tabii ki olumsuz özellikleri dolayısıyla kişisel ilişkileri de oldukça negatif etkileniyor. Burada bir tesadüf ya da huyu böyle durumundan bahsetmiyoruz. Son derece bilinçli, yaptıklarının sonucunun farkında ama umursamaz davranışlardan bahsediyoruz.
Çıkarcılık, bencillik, yüzeysel ilişkiler, ortama uymama, manipülasyon, hedefe ne pahasına olursa olsun odaklanmanın yanında Karanlık Üçlü:
- Çoğu zaman etrafındakilere sıradan ve gündelik işlerinin yapılmasında zorluk çıkarırlar.
- Argo, küfürlü konuşmalar ile birlikte aşağılayıcı ve dışlayıcı davranışlarda bulunurlar.
- Mantık çerçevesinde hareket ettikleri yönünde algı oluştursalar da aşırı mantıksız ve gizemli taraflarını daima gizlemeyi başarırlar.
- Tatmin olamazlar.
- Takdir sözcük dağarcıklarına mecburiyetten katılır. En benimsedikleri davranış hor görmedir.
Bazen Harika Çocuklar mı?
Kaiser ve arkadaşları 2015 yılında liderin işyerindeki davranışlarının nasıl verimsizliğe yol açtığını anlamak üzere yaptıkları çok yönlü araştırmada psikopatik davranış ve işyerinde verimsizlik arasında pozitif yönde korelasyon olduğunu ortaya koydu. Ortaya koydukları gerçek aklımızı karıştırıp bazılarımızın bir nebze farklı düşünmesine yol açsa da doğamız ve maruz kaldığımız dünya gereği herkesin bir liderlik tanımı ortaya koyduğu gerçeğini değiştirmiyor. Benim lider tanımım çok net, biz kime lider diyorsak lider odur. Liderlik mevcut sorunlara çözüm bulmak değildir elbet. Liderin görevi daha üst bir seviyede olmamış, henüz gerçekleşmemiş sorunlara kafa yormaktır. Yani mevcut olandan henüz gerçekleşmemiş olandan daha mükemmel sorunlar bulmaktır. Tabii ki bu söz üzerine saatlerce konuşabiliriz. Karanlık Üçlü liderleri ne kadar gündelik hayatlarımızı kaosa sürükleme becerisine sahip olsa da belki de bu durumlara karşı efsunlanmamıza sebebiyet veriyor olabilir mi? Kriz dönemleri ve hatta kaos dönemleri bize bu sorunun cevabını çok çok iyi verir. Öyle ki karanlığın liderlerine tamamen istenmeyen insan yaftası yapıştırmak çok insafsız bir yargı olur. Onlar, kişisel özellikleri ile hayallerindeki yerlere herkesten hızlı koşma kapasiteleriyle engelleri bir bir aşarak pes etmeden ilerliyorlar. Bu azimlerini takdir etmekle işe başlayalım. Oldukları yeri hak etmediklerini söylemek imkânsız. Başımıza bolca sorun açtıkları gibi bu harika çocuklar ait oldukları kurumu şaha kaldırabiliyorlar da. Bu noktada büyük görev ise şirketlerin görmediğimiz yüzü, yani hissedarlara, açıkçası patronlara düşüyor. Bu çocukların ne kadar ileri gitmesine izin vereceğiz? Bize ne öğretildi? Her şeyin fazlası zarar. Önemli olan neyi nerede ne kadar kullandığımızdır. Zaman zaman yönetim kurulları, patronlar belirli ortamlarda karanlık üçlüye sahip bireyleri mumla ararlar. Sakin tavırları, kararlarının etkilerini bir nebze umursamamaları, her ne pahasına olursa olsun hedefe yönelmeleri mutlak başarı gerektiren durumlarda çok işimize yaramaz mı? Herhangi birimiz mutlak başarısı ameliyat masasından sağ salim hastasını ayağa kaldırmak olan bir kalp damar cerrahının soğukkanlılığını, birazdan atacağı neşter için doğru yerde tereddüt etmemesini, en hassas noktada ellerinin titrememesini isterken onun psikopat, narsist ya da Makyavelist olup olmadığını önemser miyiz? Hayır. Aynı kişi medikal hizmetler veren bir grubun CEO’su ise? Devam edelim. Bir ağır ceza avukatının, hakkımızda verilecek bir kararda lehimize alacak sonuçları türlü alavere içinde sunduğunda cezadan muaf olduğumuzda onun Karanlık Üçlü bireyi olup olmadığını önemser miyiz? Aynı kişi ya hukuk bürosunun başındaysa? Türbülansa yakalanmış uçakta pilotun, fırtınada kaptanın, ön cephede komutanın, ambulansta parademikin, yangında mahsur kalan birini kurtarmak üzere ateşe atılan itfaiyecinin…
Hiçbirinin… Hiçbirinin Karanlık Üçlü’ye dahil olup olmadığını önemsemeyiz.
Ancak bu anlık durumların dışında çevrelerine, ekiplerine, şirketlerine hâkim konuma geldiklerinde yaşattıkları konusunda söz söyleriz. Bu gerçekle birlikte Karanlık Üçlü, durum ve koşullara göre zarar verir ya da hayat kurtarır. Bazı görev, insan, ekip, sosyal durum en ufak bir Makyavelist yaklaşıma izin vermezken, bazıları bir miktar psikopat olmayı gerektirir. Bazı işlerde ise narsisizmden nasiplenmediyseniz esameniz bile okunmaz. Günümüzün popüler meslekleri influencer’lık ve youtuber’lığa bakmanız yeterli.
Öyleyse yekten Karanlık Üçlü’nün zararlı toksik özelliklerini vücudumuzdan atmaya mı çalışmalıyız? Bir kaya gibi sağlam olan kişilik özelliklerimizi değiştirmek ne zordur. Bazı kayalar dik, pürüzlü, heybetli, geçit vermezken bazı kayalar su ve rüzgârın etkisi ile oluşan pürüzsüzlüğüyle durudur. Heykeltıraşın eline geçtiklerinde ise her ikisi de olağanüstü sanat eserlerine dönüşebilirler. Ancak kayanın içi hiçbir zaman değişmez. Kaya ne kadar pürüzlü olduğunun farkında değildir. Ona pürüzlü olduğunu fısıldayan insanlardır, hiç duymamasına rağmen. Duysaydı ve farkına varsaydı bir heykeltıraşın onu alması için elinden geleni yapardı. Kişiliğimiz bir kaya gibiyse bir heykeltıraşın dokunuşuna başvurmalıyız. Bizim için en yetenekli ve becerikli heykeltıraş çevreden aldığımız geribildirimleri ilk önce dinlemek, sonra anlamak ve gereğini yapmak için uzun bir yolculuğa adım atma cesaretini göstermektir. Bunu yaptıktan sonra sıra musluk ayarlarına gelecek. Çok narin bir bitkiye sonuna kadar açılmış bir çeşme ile su verirseniz dağılıp gidecektir. Limon ağacına ise yetersiz sürede az su verirseniz kuruyup gidecektir. Musluk ayarını iyi yapmazsanız kaybedebilirsiniz. Elimizde üç musluğumuz var. Narsisizm musluğu, Makyavelizm musluğu, psikopati musluğu. Bu musluklar göreve, duruma, kişiye göre ayarlanabiliyor olsaydı, ne büyük bir yetenekten bahsedebileceğimizin farkında mısınız? Yeri geldiğinde en gaddar kararı sistematik bir şekilde en yararcı şekilde çözen Makyevelist ve psikopat biri, yeri geldiğinde ise bütünleyici, bütünleştirici en büyük değeri çevreye fayda sağlamak olan birisi. Muhteşem. Musluklar, aynı şeklinde uzun süre kalırlarsa kireçlenmeleri, paslanmaları kaçınılmaz olur. Kireç ve pas ne kadar fazla ise sökmek o kadar uzun süre ve emek gerektirir.